Hakuna Matata!
- Ekin Cengic
- Apr 1, 2021
- 3 min read
Updated: Dec 29, 2021

Hiç düşündünüz mü seyrettiğimiz animasyon filmleri acaba dünyayı görüş
biçimimizi ne kadar şekillendiriyor?

İçinde bulunduğumuz çağın eğitim ve eğlenceyi bir araya getiren en yaratıcı ürünlerinden biri de hiç kuşkusuz insanoğlunun sınırsız hayal gücünü yansıttığı animasyon filmleri.
Çoğumuz hangi yaşta olursak olalım animasyon filmlerinden çok hoşlanıyoruz. Çocuk yetişkin demeden kendimizi iyi hissettiren, bizi güldüren, bazen kızdığımızda sakinleştiren bu filmler hayatımıza renkli kapılar açıyor. Hele bazıları öyle müthiş öğretici ki, verdikleri olumlu mesajlarla biz ebeveynlerin, eğitimcilerin işini ne kadar kolaylaştırıyor.
Mesela; iyi hazırlanmış bir animasyon senaryosu çocuklara liderliği, iyiliği, sevgiyi, mizacını kontrol etmeyi, trafik kurallarını, tehlikeli olabilecek araç ve gereçlerden uzak durmayı, yardımlaşmayı ve bu gibi değerli bilgileri öğretebilir.
Ayrıca, bir ormanda kampa gittiklerinde teknik olarak bir çadırı nasıl kuracakları, bir pusulayı nasıl kullanacakları veya bir ipi düzgün bir şekilde nasıl bağlayacakları konusunda keşif becerileri de katabilir dağarcıklarına. Sonuç ne olursa olsun önemli olan, çocukların doğru mesajları alması ve bunları doğru bir şekilde içselleştirmesidir.
Hiç unutmam, kızlarım küçükken yurtdışına uzun bir seyahate çıkmam gerekti. Eşim ve kızlarım benimle gelmeyecek, evde kalacaklardı. Her zamanki ev düzenimiz benim sevgili kurmaylarımın (annem ve kayınvalidem) ve eşimin desteğiyle kesintisiz devam edecekti. Tabii, seyahatim öncesinde kızlarıma yokluğumu hissettirmeyecek şekilde evden ayrılış nedenimi basit bir dille anlatmam gerekiyordu.
Ne kadar açıklayıcı olmaya çalışsam da onlar bu seyahat olayını hiç sevmediler ve bir ağızdan “Anne gittiğin yere bizi de götür! ” şeklinde serenat yapmaya başladılar.
Bu durumla nasıl başa çıkacağımı düşünürken birden aklıma kızlarıma şu soruyu sormak geldi: “Nasıl bir anneniz olsun istersiniz?” “Yani, evden hiç çıkmayan, sadece televizyonda gördüklerine inanan, yeni şeyler öğrenmeyen, sizi bırakmaya korkan bir anneniz mi olsun istersiniz; yoksa gezip gelip gördüklerini size anlatan, öğrendiklerini heyecanla paylaşan, sizin için olanak yaratan cesur bir anne mi olmamı tercih edersiniz?” diye soruverdim. Bir anda ikisi de durdu ve sorduğum soruyu yüzlerinde şaşkın bir ifadeyle düşünürken, yine serenat yaparak ancak bu kez “Bize gördüklerini anlatan, cesur bir annemiz olsun!” diyerek cevapladılar.
İçimden bir “oh!” çekerek, bu konuşmayı yaparken aslında çocuklarımızın dünyayı kendi gözlerinden önce bizim gözlerimizden gördüğünü bir kez daha fark ettim. Onlar yaşamlarına bizden öğrendikleri, gördükleri ve duydukları inanç kalıplarını, çekirdek sözleri taşıyorlardı.
Neyse, sohbetimizin sonunda onlara “Ben fiziksel olarak sizden uzakta olsam da, ikiniz de benim her zaman kalbimde ve düşüncemdesiniz. Benimle her yere geliyorsunuz bunu hep bilin olur mu?” dedim. Birbirlerine bakıp “Aynı, Mufasa gibi mi anne?” dediler. “Mufasa da kim?” dedim şaşkın şaşkın. “Aslan Kral’daki Simba’nın babası, anne!” diye cevap verdi büyük kızım, nasıl bilmezsin edasıyla. Sonra devam etti “Hani filmde Mufasa gidiyor. Simba onu bir daha göremeyeceği için çok üzülüyor, ama sonra bir gün Simba’nın ona ihtiyacı olduğunda Mufasa onunla düşüncesinde konuşuyor, onun gibi mi?”.
Gözlerim açık, bu konuşmanın nasıl buraya bağlandığına hayret ederek onlara sıkı sıkı sarıldım. “Evet, canım, aynen öyle.”.
“Aslan Kral” ister çizgi formunda olsun ister animasyon, benim için gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biridir. Hele hele filmin açılış sahnesi "The Circle of Life (Yaşamın Döngüsü)”, gördüğümüz her şeyin nasıl da hassas bir denge içinde ve birlikte var olduğunu olağanüstü bir biçimde anlatır.
Aslında benzer bir çok film bize erdemimizi ve otantik benliğimizi hatırlatan mesajlar verir. Hangi yaşta olursak olalım izlediğimiz filmlerde kendimizi özleştirdiğimiz veya özleştirmediğimiz, duygularımıza dokunan unsurlar buluruz. Kahramanlarını örnek alırız. Onlar yoluyla kendimizi sorgular “Onun yerinde olsam bende böyle davranırdım.” diyebiliriz. Farkında olarak veya olmayarak içsel gücümüzü geliştirmemize yardımcı bile olabiliriz.
Bugün yetişkin olan kızlarımla birlikte yapmayı en sevdiğim şeyin halen seyrettiğimiz ortak filmler, okuduğumuz kitaplar üzerinden felsefe yapmak olduğunu söyleyebilirim.
Çocuklarım ne kadar büyümüş olsalar da onların kitap veya filmler üzerinden verdikleri tepkileri, duygusallaşmaları, özdeştirmelerini gözlemlemeyi çok seviyorum.
Bu bana bazen onlara ayna tutmaya, bazen de onların bana ayna tutmasına fırsat veriyor. Böylece birlikte gölge taraflarımızı keyifle keşfediyoruz. İçinde olmak istediğimiz büyük resmi metaforlar ve arketipler sayesinde daha da belirgin hale getiriyoruz.
Hamiş: Hakuna Matata, Aslan Kral filminde Elton John tarafından bestelenen ve sözlerini Tim Rice'ın kaleme aldığı “Endişeye yer yok" anlamına gelen Swahili dilindeki meşhur deyim.




Comments