Sevginin bulunduğu yerde disiplinden korkma!
- Ekin Cengic
- May 15, 2021
- 2 min read
Updated: Dec 29, 2021


Öz disiplin eksikliği için mazeretler yapmak kolaydır, ancak mazeretler sizi hiçbir yere götürmez.
Anonim
Yeni neslin donanımının ve becerilerinin bir önceki nesilden yüksek olması için onları önce sevgi ve değerlerle donatmak sonra da disiplinle hareket ederek onların entelektüel zihinlerini geliştirmek üzere bir yaşam ortamı sağlamak en büyük sorumluluğumuz.
Sevgi ve disiplin... Bu iki kelime yan yana durduğunda birbirine tezat gibi görünse de kelimelere yüklediğimiz anlamları özgür bıraktığımızda sevgi ve disiplin müthiş bir ikili oluşturuyor. Çünkü sevginin olduğu yerde disiplin kişiye güven, dürüstlük, saygı, sorumluluk, cesaret, özen gibi değerleri sistematik bir biçimde öğretiyor. Ve sevginin olduğu yerde disiplin, gülümseyen, kucaklayan, gözeten, merhametli yüzüyle karşılıyor bizleri.
Hepimiz özellikle okul yıllarımızdan itibaren karşılaştığımız "disiplin" kelimesine aşinayız. Hatta bir çoğumuz bu kelimeyi oldukça sıkıcı buluruz. Düşünüyorum da o günleri hatırladığımda “disiplin” kelimesi benim için yapmak istediğim şeyi yapmak yerine, başka bir şeyi yapmak zorunda kalmam ya da zorunda bırakılmam anlamını taşıyordu. Halbuki bugün bu kelimenin anlamı, bana çok farklı bir açılım yapıyor ve yeni insan kavramı için olmazsa olmaz bir beceriyi ifade ediyor: “oto-kontrol”
Oto-kontrol, bir kişinin yaşamını istediği gibi yaratmak için kazanması gereken en önemli meziyetlerden biri. Nedeni ise oto-kontrol sahibi kişiler, hayat kumandasını kendi ellerinde tutuyor ve kendilerine centilmence veya ustaca hâkim olarak, durumlar karşısında düşünüp problem çözücü bir yaklaşımla davranıyorlar.
Bununla birlike, çoğu insan “disiplin” kelimesini duyunca centilmenlikle bağdaştırmıyor ve yüzünü buruşturuyor olabilir. Belki de bunun nedeni, kişinin bu kelimeyi adeta zorlayıcı bir “ceza” gibi algılamasından; güncellemelerden hoşlanmayışından veya bildiğinin dışında hareket ederek konfor alanından çıkmayı sevmemesinden kaynaklanıyor.
Belki de bu yüzden "disiplin" sözcüğü yerine "motivasyon" tercih edilir oldu. İş hayatında motivasyon, ders çalışırken motivasyon, özel hayatta motivasyon derken kendimizi bir çok aktivitenin içinde didinirken buluyoruz. Neticede iş yapmak veya ders çalışmak, konu ne olursa olsun yaşam döngüsünde yapmamız gereken bir çok zorunluluğumuz olduğu aşikâr. Ve bu zorunlulukları da sadece motivasyon ile yerine getirmemiz mümkün değil. Eğer motivasyon bir işi yapmak için içimizde uyanan, yanıp tutuşan müthiş istek ise, bu istek ya içsel ya da dışsal etkilerle uyanır.
Peki, bu etki ne kadar sürer? Bittiğinde ne olur? İşte, bunun cevabı disiplinde gizlidir. Çünkü motivasyon kaybolduğunda bizi ayakta tutan tek şey değerlerimizin bize verdiği yön ve disiplindir. Özünde oto-kontrol ve bilinçli seçim yapmayı barındıran bu kavramlar bizi herkesten farklı kılar. Bir düşünün ve etrafınıza bakın, başarılı bulduğunuz veya özendiğiniz insanların ortak özelliği nedir? Bunun cevabı bu kişilerin motivasyondan bağımsız olarak kendilerini disipline etme becerilerinin olması olabilir mi?
Örneğin, her gün yatağımızı toplamak yapılacak basit ve gereksiz bir iş gibi gözükse de bu hareket önemli bir rutin ve disiplindir. Bu rutin aslında kişiye küçük şeyleri doğru yapmayı öğretir. Küçük şeyleri doğru yapma becerisi de kişiye güne iyi başlama motivasyonunu getirir.
Hiç şüphe yok ki dünyamız hızla değişiyor. İşgücümüzün ve yaşamımızın kritik becerilerini yeniden tanımlıyoruz. Teknoloji, var oluşumuzu ve insan olma değerlerimizi çok derinden sorgulatıyor. Zaman hızla akarken verimli olmak için ruh halimizin yani motivasyonumuzun yükselmesini beklemek bizi yapmamız gerekenleri ertelemeye ve üretkenlikten uzak olmaya itmiyor mu? Bu bakış açısından yola çıkarak disiplinli olmayı motivasyon beklemeden üretmemizi sağlayan sabit bir güç olarak, motivasyonu ise parlayıp sönen durumlara bağlı değişken bir güç olarak ifade etmek sanırım yerinde olacaktır.
Yeni çağın bilinçli bireyleri olarak hayatımızı bahanelerle yaşamak ve ruh halimizin yükselmesini beklemek yerine kolaylıkla edinebileceğimiz basit disiplinleri benimsemek ne güzel olur. Bu yolda ortaya koyacağımız çaba kendimizi ve yeni nesli inşa etmek sadece kişisel başarımızı değil, yaşam kalitemizi de arttırmaz mı?




Comments